http://meleksin-sen.blogspot.com/ Blogumuzda Meleksin Sen İle İlgili Tüm Bilgilere Ulaşabilirsiniz.Blogumuzda Hİçbir Şekilde Şarkı İndirme Video İndirilme Vardır.Blogumuza Cok Begendiginiz Blogumuzda Olmayan Yeni Yazı Veya Resimleri Göndermeniz İçin Buyrun Msn Adresimiz :isyan@ozkul.com Bu Adrese Göndermeniz Yeterli Olacaktır..Teşşekkür Ederiz Meleksin Sen
1 Ağustos 2011 Pazartesi
ÇeŞiTLi MeLeKLeR
Meleklerin, yapmış oldukları iş ve emr olundukları vazifelere göre çok çeşitleri vardır. Fakat bunların en başında dört büyük melek vardır.
1. Cebrâil Aleyhisselâm: Cenab-ı Hak ile peygamberleri arasında elçilik vazifesi ile emr olunmuştur. Bütün peygamberlere Cenab-ı Hak vahyini bu melek ile bildirmiştir. Bütün meleklerin başı olarak Cebrâil ( a.s )dan Kur’an’da "Rûhu’l - Kudüs, Rûhul Emîn" gibi şerefli isimlerle bahsedilir.
2. Mikâil Aleyhisselâm: Yaratiklarin (mahlûkatın) rızklarına kâinatta meydana gelecek olaylara, tabiat olaylarını yönetmeğe;hastalık, şifa, rahmet, bereket ve benzeri şeylerin kullara ulaştırılması gibi vazifelerle emr olunmuştur.
3. İsrafil Aleyhisselâm: Kıyametin kopması için bir de tekrar diriliş için olmak üzere iki kere sûr üfürmekle vazifelidir. Kur’an’da şöyle bahsedilir:
"Sûr üfürülünce, Allah’ın dilediğinden başka göklerde ve yerde ne varsa hepsi öleceklerdir. Sonra sûr bir kere daha üfürülür. Onlar hemen ayağa kalkarak bekleşirler. " ( Zûmer Sûresi: 68. âyet ).
4. Azrail Aleyhisselâm: Eceli gelenlerin, Allah’ın izni ile ruhlarını almakla vazifelidir. Dilimizde buna " can almak " denir. Nitekim Kur’an’da da şöyle buyrulur:
"...Size memur olan ölüm meleşi caninizi alacak, ondan sonra da Rabb’inize döndürülüp götürüleceksiniz." ( Secde Sûresi: 11. âyet ).
Bunlardan başka yapmiş olduklari vazifelere göre şu melekleri sayabiliriz:
Suâl melekleri: Bunlar Münker ile Nekir adli meleklerdir. Ölü, mezara konup üzerine toprak atildiktan sonra bu melekler gelip "Rabb’in kimdir Dinin nedir Kitabın nedir Peygamberin kimdir" sorularını sormakla vazifelidirler.
Hafaza Melekleri: Bunlar insanları muhafaza eden meleklerdir.
Kirâmen Kâtibîn: Bunlar insanların iyi ve kötü amellerini yazmağa memur meleklerdir. Öyle ki, bunlar insanların hayatının tamamını, gecesini gündüzünü filme alırcasına kaydederler.
"Halbuki sizin üzerinizde bekçiler vardır. Bunlar şerefli kâtiplerdir. Sizin bu işlediklerinizi bilirler." ( Infitar Sûresi: âyet 10 - 12 ).
Bunlardan başka "Hamele-i arş melekleri, cennet ve cehennemde görevli olan melekler" gibi daha pek çok çeşitli vazifeler gören melekler vardır. Bir de bazı melekler vardır ki, "Karûbiyyun veya Mukarrabûn" adını alırlar. Bunların vazifesi Allah’a ibadettir. Yaratıldıkları gün ibadete başlamışlar, Allah’ın dilediği güne kadar da ibadete devam edeceklerdir.
1. Cebrâil Aleyhisselâm: Cenab-ı Hak ile peygamberleri arasında elçilik vazifesi ile emr olunmuştur. Bütün peygamberlere Cenab-ı Hak vahyini bu melek ile bildirmiştir. Bütün meleklerin başı olarak Cebrâil ( a.s )dan Kur’an’da "Rûhu’l - Kudüs, Rûhul Emîn" gibi şerefli isimlerle bahsedilir.
2. Mikâil Aleyhisselâm: Yaratiklarin (mahlûkatın) rızklarına kâinatta meydana gelecek olaylara, tabiat olaylarını yönetmeğe;hastalık, şifa, rahmet, bereket ve benzeri şeylerin kullara ulaştırılması gibi vazifelerle emr olunmuştur.
3. İsrafil Aleyhisselâm: Kıyametin kopması için bir de tekrar diriliş için olmak üzere iki kere sûr üfürmekle vazifelidir. Kur’an’da şöyle bahsedilir:
"Sûr üfürülünce, Allah’ın dilediğinden başka göklerde ve yerde ne varsa hepsi öleceklerdir. Sonra sûr bir kere daha üfürülür. Onlar hemen ayağa kalkarak bekleşirler. " ( Zûmer Sûresi: 68. âyet ).
4. Azrail Aleyhisselâm: Eceli gelenlerin, Allah’ın izni ile ruhlarını almakla vazifelidir. Dilimizde buna " can almak " denir. Nitekim Kur’an’da da şöyle buyrulur:
"...Size memur olan ölüm meleşi caninizi alacak, ondan sonra da Rabb’inize döndürülüp götürüleceksiniz." ( Secde Sûresi: 11. âyet ).
Bunlardan başka yapmiş olduklari vazifelere göre şu melekleri sayabiliriz:
Suâl melekleri: Bunlar Münker ile Nekir adli meleklerdir. Ölü, mezara konup üzerine toprak atildiktan sonra bu melekler gelip "Rabb’in kimdir Dinin nedir Kitabın nedir Peygamberin kimdir" sorularını sormakla vazifelidirler.
Hafaza Melekleri: Bunlar insanları muhafaza eden meleklerdir.
Kirâmen Kâtibîn: Bunlar insanların iyi ve kötü amellerini yazmağa memur meleklerdir. Öyle ki, bunlar insanların hayatının tamamını, gecesini gündüzünü filme alırcasına kaydederler.
"Halbuki sizin üzerinizde bekçiler vardır. Bunlar şerefli kâtiplerdir. Sizin bu işlediklerinizi bilirler." ( Infitar Sûresi: âyet 10 - 12 ).
Bunlardan başka "Hamele-i arş melekleri, cennet ve cehennemde görevli olan melekler" gibi daha pek çok çeşitli vazifeler gören melekler vardır. Bir de bazı melekler vardır ki, "Karûbiyyun veya Mukarrabûn" adını alırlar. Bunların vazifesi Allah’a ibadettir. Yaratıldıkları gün ibadete başlamışlar, Allah’ın dilediği güne kadar da ibadete devam edeceklerdir.
Büyük Melekler
Cenâb-ı Allah' ın bütün melekler içinde üstün kıldığı dört büyük melek.
Melek kelimesi Arapça' da "haberci" anlamına gelmektedir. Çoğulu "melâike" olarak gelmekte ise de, gerek Türkçe' de ve gerekse Arapça' da çoğul manasına "melek"' olarak da kullanılmaktadır.
Melekler, ruh gibi lâtîf, nûrânî, mahiyetleri Allah katında malum, varlıkları bizim dünyamıza ait olmayan fakat insanlarla ilgili bir takım görevleri bulunan varlıklardır. Akıl ve nutukları olup; şehvet ve gadap gibi beşerî ihtirasları, yemeleri, içmeleri yoktur. Evlenmek, doğmak ve doğurmaktan uzaktırlar. Çeşitli şekillere girebilirler. Allah' ın emrine asla isyan etmezler, yerde ve gökte bir takım vazifeler ile meşgul olurlar. Daima Yüce Allah' ı tesbih ve zikrederler. Meleklerin bu özellikleri için bakınız: (el-En' âm, 6/9,100; el-Hicr 15/8; el-Fâtır 35/1; el-Meâric 70/4)
Meleklerin sayısı ve her birinin hangi işlerle vazifeli oldukları bizce malûm değildir. Ancak bunlardan bir kısmı ve vazifeleri Kur' an-ı Kerîm' de ve Hz. Peygamber' in hadislerinde bildirilmiştir. Bu bilgilere göre"büyük melekler" olarak tanınan dört melek vardır ki, bunlar: Cebrâil, Azrail, İsrafil ve Mikâil' dir.
Cebrâil: Kur' an' da üç yerde "Cibrîl" olarak geçmekte (el-Bakara 2/97, 98; et-Tahrim 66/4) diğer bazı ayetlerde de kendisinden Rûhu' l-Kudüs ve Rûh olarak bahsedilmektedir. (el-Bakara 2/87, 253; el-Mâide 5/110).
Vazifesi, Allah' ın emir ve nehiylerini peygamberlerine bildirmektir. Bütün vahiy onun vasıtasıyla nazil olmuştur.
Cebrâil, bu görevi yerine getirirken peygamberimize çeşitli şekil ve suretlerde gelirdi. Birçok defa insan şeklinde bu görevini ifa ederdi. İnsan şekline girdiğinde daha ziyade Dıhye isimli sahabenin kılığında, bazan da normal bir bedevî olarak gelirdi ki, "Cibrîl hadisi" diye bilinen hadisin vukûunda Hz. Peygamber' e bu kılıkta gelmiştir.
Cebrâil bu gelişlerinin sadece iki defasında aslî suretinde görünmüştür. Bunlardan birisi (en-Necm, 53/6-7) ayetlerinin nuzûlünde, diğeri ise yine Necm suresinin 13. ve 14. ayetlerinin nuzûlü esnasındadır (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IX, 95).
Azrâil: Kur' an-ı Kerîm' de
"Melekü' l-mevt" ( = ölüm meleği) olarak geçmektedir. " Ey Muhammed de ki; size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz." (es-Secde, 32/11)
Allah' ın emri ve izni ile canlıların, ölecekleri zaman canlarını almakla vazifelidir.
İsrafil: Kur' an' da "İsrâfil" olarak ismi geçmemektedir. Ancak, kıyametin vukûu ile ilgili ayette "(İsrâfil tarafından birinci sefer) Sûr' a üflenince Allah' ın dilediği (melekler) müstesna göklerde olanlar ve yerde olanlar bayılırlar (ölürler). Sonra Sûr' a (ikinci defa) üflenince ölüler mezarlarından kalkıp bakınıp dururlar." (ez-Zümer 39/68) buyurulmakta, dolayısıyla isim olarak olmasa da bu meleğin vazifesi bu ayetle belirtilmektedir. Buradan kıyametin ve ahiret gününün yani yeniden dirilmenin başlangıcında bir Sûr' a üfürme olacağı anlaşılmaktadır ki, bu işle vazifeli melek İsrâfil (a.s.) dır. Bu görevinden dolayı İsrafil' e "Sûr meleği" ismi de verilmektedir.
Ayrıca İsrâfil' in, "Levh-i Mahfuz"* da yazılanları okumak ve ilgili meleğe haber vermekle de görevli olduğu bilinmektedir.
Mikâil: Kur' an-ı Kerîm' de bir yerde "Mikâil" olarak zikredilmektedir. (el-Bakara 2/98)
Mikâil' in görevi: yağmurun yağdırılması, rüzgârın estirilmesi ve mevsimlerin tanzimi gibi tabiat olaylarını Allah' ın emri ve izni ile vukua getirmektir.
Bu dört meleğin dışında, her insanın yanında bulunan ve daima onun küçük, büyük, gizli ve aşikâr yaptığı bütün işleri yazan melekler vardır ki, bunlara "Kirâmen kâtibîn"* denir. Ayrıca öldükten sonra kabirde sual sormakla vazifeli "Münker* ve Nekir"* melekleri de vardır.
Meleklere inanmak, müslümanlığın iman ve itikat esaslarındandır. İnanmayan, müslüman olamaz; inkâr eden de dinden çıkar. Zira, Kur' an-ı Kerîm' de meleklerin varlığından bahsedilmekte, bir kısmının ise bizzat isimleri geçmektedir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Her kim Allah' a ve meleklerine ve peygamberlerine ve Cibrîl' e ve Mikâil' e düşman olursa Allah da kâfirlere düşmandır" (el-Bakara 2/98). Ayrıca Kur' an' da Fâtır suresinin bir diğer adı da "Melâike suresi"dir.
Melekler, bilfiil vardır. Onları görememiş olmamız onların yokluğu yolunda bir delil teşkil etmez. Onların bizim tarafımızdan görülmemesi, farklı bir şekilde yaratılmış bulunmalarından, vücudlarının rûhânî ve nûrâni olmalarındandır. Bizim gözümüz ise onları görebilecek şekilde yaratılmamıştır. Nitekim kendi aklımızı ve ruhumuzu da göremiyoruz, fakat onların varlığına inanıyoruz.
Melek kelimesi Arapça' da "haberci" anlamına gelmektedir. Çoğulu "melâike" olarak gelmekte ise de, gerek Türkçe' de ve gerekse Arapça' da çoğul manasına "melek"' olarak da kullanılmaktadır.
Melekler, ruh gibi lâtîf, nûrânî, mahiyetleri Allah katında malum, varlıkları bizim dünyamıza ait olmayan fakat insanlarla ilgili bir takım görevleri bulunan varlıklardır. Akıl ve nutukları olup; şehvet ve gadap gibi beşerî ihtirasları, yemeleri, içmeleri yoktur. Evlenmek, doğmak ve doğurmaktan uzaktırlar. Çeşitli şekillere girebilirler. Allah' ın emrine asla isyan etmezler, yerde ve gökte bir takım vazifeler ile meşgul olurlar. Daima Yüce Allah' ı tesbih ve zikrederler. Meleklerin bu özellikleri için bakınız: (el-En' âm, 6/9,100; el-Hicr 15/8; el-Fâtır 35/1; el-Meâric 70/4)
Meleklerin sayısı ve her birinin hangi işlerle vazifeli oldukları bizce malûm değildir. Ancak bunlardan bir kısmı ve vazifeleri Kur' an-ı Kerîm' de ve Hz. Peygamber' in hadislerinde bildirilmiştir. Bu bilgilere göre"büyük melekler" olarak tanınan dört melek vardır ki, bunlar: Cebrâil, Azrail, İsrafil ve Mikâil' dir.
Cebrâil: Kur' an' da üç yerde "Cibrîl" olarak geçmekte (el-Bakara 2/97, 98; et-Tahrim 66/4) diğer bazı ayetlerde de kendisinden Rûhu' l-Kudüs ve Rûh olarak bahsedilmektedir. (el-Bakara 2/87, 253; el-Mâide 5/110).
Vazifesi, Allah' ın emir ve nehiylerini peygamberlerine bildirmektir. Bütün vahiy onun vasıtasıyla nazil olmuştur.
Cebrâil, bu görevi yerine getirirken peygamberimize çeşitli şekil ve suretlerde gelirdi. Birçok defa insan şeklinde bu görevini ifa ederdi. İnsan şekline girdiğinde daha ziyade Dıhye isimli sahabenin kılığında, bazan da normal bir bedevî olarak gelirdi ki, "Cibrîl hadisi" diye bilinen hadisin vukûunda Hz. Peygamber' e bu kılıkta gelmiştir.
Cebrâil bu gelişlerinin sadece iki defasında aslî suretinde görünmüştür. Bunlardan birisi (en-Necm, 53/6-7) ayetlerinin nuzûlünde, diğeri ise yine Necm suresinin 13. ve 14. ayetlerinin nuzûlü esnasındadır (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IX, 95).
Azrâil: Kur' an-ı Kerîm' de
"Melekü' l-mevt" ( = ölüm meleği) olarak geçmektedir. " Ey Muhammed de ki; size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz." (es-Secde, 32/11)
Allah' ın emri ve izni ile canlıların, ölecekleri zaman canlarını almakla vazifelidir.
İsrafil: Kur' an' da "İsrâfil" olarak ismi geçmemektedir. Ancak, kıyametin vukûu ile ilgili ayette "(İsrâfil tarafından birinci sefer) Sûr' a üflenince Allah' ın dilediği (melekler) müstesna göklerde olanlar ve yerde olanlar bayılırlar (ölürler). Sonra Sûr' a (ikinci defa) üflenince ölüler mezarlarından kalkıp bakınıp dururlar." (ez-Zümer 39/68) buyurulmakta, dolayısıyla isim olarak olmasa da bu meleğin vazifesi bu ayetle belirtilmektedir. Buradan kıyametin ve ahiret gününün yani yeniden dirilmenin başlangıcında bir Sûr' a üfürme olacağı anlaşılmaktadır ki, bu işle vazifeli melek İsrâfil (a.s.) dır. Bu görevinden dolayı İsrafil' e "Sûr meleği" ismi de verilmektedir.
Ayrıca İsrâfil' in, "Levh-i Mahfuz"* da yazılanları okumak ve ilgili meleğe haber vermekle de görevli olduğu bilinmektedir.
Mikâil: Kur' an-ı Kerîm' de bir yerde "Mikâil" olarak zikredilmektedir. (el-Bakara 2/98)
Mikâil' in görevi: yağmurun yağdırılması, rüzgârın estirilmesi ve mevsimlerin tanzimi gibi tabiat olaylarını Allah' ın emri ve izni ile vukua getirmektir.
Bu dört meleğin dışında, her insanın yanında bulunan ve daima onun küçük, büyük, gizli ve aşikâr yaptığı bütün işleri yazan melekler vardır ki, bunlara "Kirâmen kâtibîn"* denir. Ayrıca öldükten sonra kabirde sual sormakla vazifeli "Münker* ve Nekir"* melekleri de vardır.
Meleklere inanmak, müslümanlığın iman ve itikat esaslarındandır. İnanmayan, müslüman olamaz; inkâr eden de dinden çıkar. Zira, Kur' an-ı Kerîm' de meleklerin varlığından bahsedilmekte, bir kısmının ise bizzat isimleri geçmektedir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Her kim Allah' a ve meleklerine ve peygamberlerine ve Cibrîl' e ve Mikâil' e düşman olursa Allah da kâfirlere düşmandır" (el-Bakara 2/98). Ayrıca Kur' an' da Fâtır suresinin bir diğer adı da "Melâike suresi"dir.
Melekler, bilfiil vardır. Onları görememiş olmamız onların yokluğu yolunda bir delil teşkil etmez. Onların bizim tarafımızdan görülmemesi, farklı bir şekilde yaratılmış bulunmalarından, vücudlarının rûhânî ve nûrâni olmalarındandır. Bizim gözümüz ise onları görebilecek şekilde yaratılmamıştır. Nitekim kendi aklımızı ve ruhumuzu da göremiyoruz, fakat onların varlığına inanıyoruz.
31 Temmuz 2011 Pazar
Can Mine Güzel Dilek Sizlersiniz Bir Melek
Bu şiirim sizlere
İki candan o ere
Siz orada ben burada
Olalım berabere
Can Mine güzel Dilek
Sizlersiniz bir melek
O tuşa bastığım an
Karşıma çıkar bir can
Hep sesimden tanırlar
Bana dönmüyorlar yan
Can Mine güzel Dilek
Sizlersiniz bir melek
İki candan o ere
Siz orada ben burada
Olalım berabere
Can Mine güzel Dilek
Sizlersiniz bir melek
O tuşa bastığım an
Karşıma çıkar bir can
Hep sesimden tanırlar
Bana dönmüyorlar yan
Can Mine güzel Dilek
Sizlersiniz bir melek
Şeytan Dürttü Melek uYardi
Şeytan bana diyor ki
Çalışmak ne yan gel yat
Melek bana diyor ki
Bunaltır seni rehavet
Şeytan bana diyor ki
Kazançlı rüşvet faiz
Melek bana diyor ki
Haram kılmış dinimiz
Şeytan bana diyor ki
Çal, çırp, hırsızlık yap
Melek bana diyor ki
Yüz kızartıcı azap
Şeytan bana diyor ki
Fakiri, güçsüzü ez
Melek bana diyor ki
Kul hakı ağır ödenmez
Şeytan bana diyor ki
Vur, kır,öldür,katil ol
Çalışmak ne yan gel yat
Melek bana diyor ki
Bunaltır seni rehavet
Şeytan bana diyor ki
Kazançlı rüşvet faiz
Melek bana diyor ki
Haram kılmış dinimiz
Şeytan bana diyor ki
Çal, çırp, hırsızlık yap
Melek bana diyor ki
Yüz kızartıcı azap
Şeytan bana diyor ki
Fakiri, güçsüzü ez
Melek bana diyor ki
Kul hakı ağır ödenmez
Şeytan bana diyor ki
Vur, kır,öldür,katil ol
Meleksin SeN CeNNET ehLİ
Bir melek tanıdım şavkı yıldızlar kadar aktı,
Bir melek tanıdım kalbi Kevser gibi berraktı,
Bir melek tanıdım yüreği güneş kadar sıcaktı,
Aslı nurdan olan rabbini tanır,
Her daim şükreder secdeye varır.
Bir melek tanıdım gökyüzünden bakıyor,
Bir melek tanıdım rahmet olup akıyor,
Bir melek tanıdım kuş misali şakıyor,
Aslı nur olursa semada kalır,
Arşa yolculukta menzile varır.
Bir melek tanıdım, saadetiyle kendimden geçtim,
Bir melek tanıdım kalbi Kevser gibi berraktı,
Bir melek tanıdım yüreği güneş kadar sıcaktı,
Aslı nurdan olan rabbini tanır,
Her daim şükreder secdeye varır.
Bir melek tanıdım gökyüzünden bakıyor,
Bir melek tanıdım rahmet olup akıyor,
Bir melek tanıdım kuş misali şakıyor,
Aslı nur olursa semada kalır,
Arşa yolculukta menzile varır.
Bir melek tanıdım, saadetiyle kendimden geçtim,
Bir Meleğin TaRiFi
Sorsalar bana melek nasıl birşey
Hayal meyal hatırlarım bana ninni söylediğini
Güzel şirin yüzünle bana gülümsediğini
Melek işte böyle birşey
Sorsalar bana Melek nasıl birşey
Daha emeklerken peşimde koşturan Aman! yavrum! diyen
Yemek saatinde öğünlerimi unutmayan
Melek işte böyle birşey
Sorsalar bana melek nasıl birşey
Artık yürümeyiöğrenmiştim kimse telaşlanmıyordu benim için
Şefkatli bir yüzden başka kimse kalmamıştı etrafta
Güzel şirin yüzünle bana gülümsediğini
Melek işte böyle birşey
Sorsalar bana Melek nasıl birşey
Daha emeklerken peşimde koşturan Aman! yavrum! diyen
Yemek saatinde öğünlerimi unutmayan
Melek işte böyle birşey
Sorsalar bana melek nasıl birşey
Artık yürümeyi
Şefkatli bir yüzden başka kimse kalmamıştı etrafta
Melek DeDiLeR aNNe
Seni sordum nineme
Arkasından dedeme
Yapayalnız odama
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum sazlara
Ağzımdaki sözlere
Kem bakmayan gözlere
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum ellere
Geçtiğimiz yollara
Tanıyan tüm dillere
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum taşlara
Havadaki kuşlara
Gözümdeki yaşlara
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum göklere
Kara değil aklara
Merhameti çoklara
MELEK DEDİLER ANNE
Arkasından dedeme
Yapayalnız odama
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum sazlara
Ağzımdaki sözlere
Kem bakmayan gözlere
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum ellere
Geçtiğimiz yollara
Tanıyan tüm dillere
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum taşlara
Havadaki kuşlara
Gözümdeki yaşlara
MELEK DEDİLER ANNE
Seni sordum göklere
Kara değil aklara
Merhameti çoklara
MELEK DEDİLER ANNE
Bir Meleksin Sen Şiir
Bir Meleksin Sen
Seni nasıl anlatsam ,
Bırak anlatamam ki zaten seni,
Hani bari yaşayabilsem …
Sen ki ömrümün en güzel dönemi ,
Tapmak dersen; ötesi bir şey benimki ,
Hani aşık olmak hiç değil
Adı daha konmadı zannedersem ,
Öyle olsa bir cümlede açıklardım seni,
Yok yok bu başka bir hal ,
Ruhumda bir çırpınış var ,
Anlatılmaz bir var olma telaşı ,
Bu senin eserin olmalı ,
Sen meleksin hiç kuşkum yok şimdi ,
Tabi ya neden seni anlatamadığım malum ,
Melekler bir suretten ibaret değil ki ,
Kitaplarda neden tanımın yok anladım şimdi,
Hiç melek gören olmadı ki ,
Neden seninleyken bulutların üzerine çıkıp çıkıp indiğimi ,
Evet evet meleksin sen hiç kuşkum kalmadı ,
Ölümde bir melek elinden değil mi ,
Şimdi daha anladım melek olduğuna ,
Her gün öldürüp öldürüp dirilten sen değil misin....
Seni nasıl anlatsam ,
Bırak anlatamam ki zaten seni,
Hani bari yaşayabilsem …
Sen ki ömrümün en güzel dönemi ,
Tapmak dersen; ötesi bir şey benimki ,
Hani aşık olmak hiç değil
Adı daha konmadı zannedersem ,
Öyle olsa bir cümlede açıklardım seni,
Yok yok bu başka bir hal ,
Ruhumda bir çırpınış var ,
Anlatılmaz bir var olma telaşı ,
Bu senin eserin olmalı ,
Sen meleksin hiç kuşkum yok şimdi ,
Tabi ya neden seni anlatamadığım malum ,
Melekler bir suretten ibaret değil ki ,
Kitaplarda neden tanımın yok anladım şimdi,
Hiç melek gören olmadı ki ,
Neden seninleyken bulutların üzerine çıkıp çıkıp indiğimi ,
Evet evet meleksin sen hiç kuşkum kalmadı ,
Ölümde bir melek elinden değil mi ,
Şimdi daha anladım melek olduğuna ,
Her gün öldürüp öldürüp dirilten sen değil misin....